13 Şubat 2010 Cumartesi

LIES, DAMN LIES AND STATISTICS?

Aşağıdaki diyalog ülkemizde de pek çok hayranı olan "Yes, Prime Minister" (1990) adlı İngiliz dizisinden alınmıştır. İngilizce orijinali ile bıraktık...

Prime Minister: Cholera killed 30.000 people in 1837 and we had the Public Health Act. Smog killed 2500 in 1952 and we had the Clean Air Act. Certain drugs kill half a dozen people and they are withdrown from sale. Cigarettes kill 100.000 people a year and what do we get?
Sir Humphrey: Four billion pound a year, 35.000 jobs in the tobacco industry, a flourishing cigarette export business helping our balance of trade, 250.000 jobs related to tobacco newsagents, packing, transport...
Prime Minister: They're just guesses!
Sir Humphrey: No, they're facts!
Prime Minister: So your statistics are facts and my facts are statistics?... Humphrey we are talking about 100.000 deaths a year.
Sir Humphrey: Yes but cigarette taxes pay for one third of the cost of the National Health Service. We're saving many more lives than otherwise could - because of those smokers who voluntarily lay down their lives for their friends... they are national benefactors!

SİGARA BAĞIMLILIĞI: KORKUTSAK DA MI BIRAKTIRSAK?

Sigara bağımlılığı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından insan eliyle ortaya çıkan ve önlenmesi mümkün olan bir epidemi olarak ele alınmaktadır. DSÖ’nün verilerine göre 21.yy.da tütün ve tütün mamullerine bağlı hastalıklar neticesinde 1 milyar insanın hayatını kaybedebileceği ifade ediliyor. Türkiye ise en çok sigara içilen ülkeler arasında 10.cu sırada yer alıyor.


19 Temmuz 2009 tarihinde ‘Dumansız Hava Sahası’ genişletilerek, “tüm ortak kapalı alanlarda” tütün ve mamullerinin kullanımı yasaklandı. Sağlık Bakanlığı’nın olumlu bir girişimle başlattığı bu kampanya ile ilgili bazı noktalara dikkat çekmekte fayda var. Her ne kadar kampanyanın ana hedeflerinden biri aktif içicilerin oranını azaltmak gibi görünmese de, hedef kitlelerinden biri de bu kitle. İşte bu noktada, kişinin sigara bağımlısı olmasına etki eden diğer etmenleri, yani psikolojik, sosyal, çevresel ve hatta genetik faktörleri analiz etmek gerekiyor.

1 Şubat 2010 Pazartesi

STRATEJİK İLETİŞİM YÖNETİMİ

Modern anlamdaki halkla ilişkilerin ABD’de başlayan yaklaşık
160 yıllık serüveni; dünyadaki önemli toplumsal, teknolojik, siyasi ve ekonomik değişimlere paralel bir yol izlemiştir. Ivy Lee ve Edward Bernays gibi kurucularının pek çok anlamda ilk kabul edilen uygulamalarından günümüze; küreselleşmenin ivmesinin de hız kazandırdığı önemli bir değişim yaşanmıştır. Halkla ilişkiler; bugün geniş çaplı bir promosyonel kültürün merkezinde yer almaktadır.
Çok kültürlü ve uluslararası hale gelen uygulamalar, çok uluslu
şirket kültürlerindeki değişimler ve yeni stratejik ortaklıklar, iletişim, bilişim ve ulaşım teknolojilerindeki ilerlemeler, kamuoyunun artan ilgisi ve daha sofistike hale gelmesi, halkla ilişkiler ve diğer iletişim disiplinleri ile ilgili araştırmalarının artması ve tüm bu değişimlerin sonucunda halkla ilişkilere artan gereksinim; beraberinde “kaynağın”, “alıcı” üzerinde artan gücünü ve aynı zamanda da “alıcıların” edilgenlikten kurtulma çabasını ve de etik tartışmaların yoğunlaşmasını getirmiştir. Siyasi hayatın ve modern iş dünyasının vazgeçilmez bir unsuru haline gelen halkla ilişkilerin popüler kültür dâhilindeki algılaması olumlu da olsa; özellikle de XX.yy.ın son çeyreğinden itibaren halkla ilişkiler (PR) terimi ile ilgili olumsuz bir algılama oluşmuştur.Günümüzde tam anlamıyla halkla ilişkiler ile eş anlamlı olmasa da; benzer amaç ve hedeflere ulaşmak için, benzer strateji ve taktikleri kullanan ve ‘itibar yönetimi’, ‘imaj yönetimi’, ‘algılama yönetimi’ ve ‘kurumsal iletişim’ olarak adlandırılan kavramlarla karşılaşmaktayız. ‘Stratejik iletişim yönetimi’ de şemsiye bir kavram olarak, en başta halkla ilişkiler olmak üzere genel anlamda tüm planlı iletişim faaliyetlerini kapsayan bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.