Aşağıdaki yazım Workshop Dergisi'nin Ocak-Şubat 2012 sayısında yayınlanmıştır, kaynak gösterilmeden kullanılmaması rica olunur...
Fütürist yazar John Naisbitt'in “enformasyon içinde boğuluyoruz ama bilgiye açız” ifadesi, dolaşımdaki her tür enformasyon için geçerli olduğu gibi, sağlıkla ilgili enformasyon için de geçerlidir. Yoğun bir bombardıman gibi bizi hedefleyen sağlık enformasyonları nicelik olarak bol, ancak nitelik olarak genellikle düşük bir kaliteyi işaret etmektedir. Doğru, bilgilendirici ve kullanılabilir olma özelliği zayıf olan sağlık enformasyonundaki artış, beraberinde yeni "sağlıksızlık" çıktıları getirmekte ve sağlığın giderek ticarileşmesine de katkıda bulunmaktadır. Sağlık enformasyonunu elde etme yollarımız; kişilerarası iletişim (eş, dost, arkadaş, sağlık hizmeti sağlayanlar ile) ve kitle iletişimidir (geleneksel ve son zamanlarda da sosyal medya ile). Medya, özellikle de TV, sağlıkla ilgili enformasyonu en fazla oranda elde ettiğimiz mecra olma özelliğine sahiptir. İnternet kullanıcılarının oranındaki artış ile birlikte sağlık enformasyonuna bu mecradan ulaşma oranı da hızla artmaktadır. Şüphesiz ki medya okuryazarı olmak "sağlıklı" birey ve "sağlıklı" toplum için önemli bir olumlu özelliktir. Sağlık iletişimi disiplininin önemli bir alanı haline gelen sağlık okuryazarlığı ise hem medya okuryazarı olmayı içerir, hem de sağlığın geliştirilmesi ve sağlık eğitiminin önemli bir bileşenidir.
Sağlık okuryazarlığı (health literacy) terimi ilk kez 1974 yılında Simonds tarafından “Health Education as Social Policy” (“Sosyal Politika Olarak Sağlık Eğitimi”) isimli makalede kullanılmıştır. Sağlık eğitiminin; sağlık hizmetleri sistemini, eğitim sistemini ve kitle iletişimini etkileyen bir politika olduğunun tartışıldığı bu eserde sağlık okur yazarlığı, okul eğitiminin her düzeyinde ele alınması gerektiği ifade edilmiştir. Günümüzde ise en kapsayıcı tanımlardan birini yapan Amerikan Sağlık ve İnsani Hizmetler Birimi (DHHS) sağlık okuryazarlığını “sağlıkla ilgili uygun kararları almak için gerekli olan sağlıkla ilgili temel enformasyonları ve hizmetleri elde etme, üretme ve anlama kapasitesi" olarak tanımlanmaktadır. Yine benzer bir tanımda da WHO “iyi sağlığı geliştirecek ve koruyacak enformasyona ulaşma, anlama ve kullanma güdüsü ve yeteneğini belirleyen bilişsel ve sosyal yetiler” ifadesini kullanmaktadır. Nutbeam ise bu yetileri “işlevsel sağlık okuryazarlığı” içinde ele alırken, “etkileşimli sağlık okuryazarlığı” ile de kendine güven gibi kişisel ve sosyal yetilerin geliştirilmesini, medyada sağlık enformasyonu aramayı, “eleştirel sağlık okuryazarlığı” ile de medyadan yansıyan haberlerin doğru yorumlanması ve değerlendirilmesi, sağlık enformasyonunun doğru yorumlanması ve kullanılması gibi daha üst düzey bilişsel ve iletişimsel yetileri tanımlamıştır. Eleştirel sağlık okuryazarlığı, anlaşılabileceği üzere medya okuryazarlığı kapsamında da ele alınabilir.
Fütürist yazar John Naisbitt'in “enformasyon içinde boğuluyoruz ama bilgiye açız” ifadesi, dolaşımdaki her tür enformasyon için geçerli olduğu gibi, sağlıkla ilgili enformasyon için de geçerlidir. Yoğun bir bombardıman gibi bizi hedefleyen sağlık enformasyonları nicelik olarak bol, ancak nitelik olarak genellikle düşük bir kaliteyi işaret etmektedir. Doğru, bilgilendirici ve kullanılabilir olma özelliği zayıf olan sağlık enformasyonundaki artış, beraberinde yeni "sağlıksızlık" çıktıları getirmekte ve sağlığın giderek ticarileşmesine de katkıda bulunmaktadır. Sağlık enformasyonunu elde etme yollarımız; kişilerarası iletişim (eş, dost, arkadaş, sağlık hizmeti sağlayanlar ile) ve kitle iletişimidir (geleneksel ve son zamanlarda da sosyal medya ile). Medya, özellikle de TV, sağlıkla ilgili enformasyonu en fazla oranda elde ettiğimiz mecra olma özelliğine sahiptir. İnternet kullanıcılarının oranındaki artış ile birlikte sağlık enformasyonuna bu mecradan ulaşma oranı da hızla artmaktadır. Şüphesiz ki medya okuryazarı olmak "sağlıklı" birey ve "sağlıklı" toplum için önemli bir olumlu özelliktir. Sağlık iletişimi disiplininin önemli bir alanı haline gelen sağlık okuryazarlığı ise hem medya okuryazarı olmayı içerir, hem de sağlığın geliştirilmesi ve sağlık eğitiminin önemli bir bileşenidir.
Sağlık okuryazarlığı (health literacy) terimi ilk kez 1974 yılında Simonds tarafından “Health Education as Social Policy” (“Sosyal Politika Olarak Sağlık Eğitimi”) isimli makalede kullanılmıştır. Sağlık eğitiminin; sağlık hizmetleri sistemini, eğitim sistemini ve kitle iletişimini etkileyen bir politika olduğunun tartışıldığı bu eserde sağlık okur yazarlığı, okul eğitiminin her düzeyinde ele alınması gerektiği ifade edilmiştir. Günümüzde ise en kapsayıcı tanımlardan birini yapan Amerikan Sağlık ve İnsani Hizmetler Birimi (DHHS) sağlık okuryazarlığını “sağlıkla ilgili uygun kararları almak için gerekli olan sağlıkla ilgili temel enformasyonları ve hizmetleri elde etme, üretme ve anlama kapasitesi" olarak tanımlanmaktadır. Yine benzer bir tanımda da WHO “iyi sağlığı geliştirecek ve koruyacak enformasyona ulaşma, anlama ve kullanma güdüsü ve yeteneğini belirleyen bilişsel ve sosyal yetiler” ifadesini kullanmaktadır. Nutbeam ise bu yetileri “işlevsel sağlık okuryazarlığı” içinde ele alırken, “etkileşimli sağlık okuryazarlığı” ile de kendine güven gibi kişisel ve sosyal yetilerin geliştirilmesini, medyada sağlık enformasyonu aramayı, “eleştirel sağlık okuryazarlığı” ile de medyadan yansıyan haberlerin doğru yorumlanması ve değerlendirilmesi, sağlık enformasyonunun doğru yorumlanması ve kullanılması gibi daha üst düzey bilişsel ve iletişimsel yetileri tanımlamıştır. Eleştirel sağlık okuryazarlığı, anlaşılabileceği üzere medya okuryazarlığı kapsamında da ele alınabilir.