19 Haziran 2013 Çarşamba

SAĞLIK İLETİŞİMİNİN BAKIŞ AÇISI İLE TÜRKİYE’DE SAĞLIK İŞYERİ ORTAMINDA SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET


          Aşağıdaki makale Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Hakemli Akademik Yayını "İleti-ş-im"in Sağlık İletişimi Özel Sayısı'nda yayınlanmıştır (Nisan 2013). Türkiye'de ilk defa sağlık iletişimi alanındaki çalışmaları bir araya getiren bu dergi, 2011 yılında aramızdan ayrılan sevgili arkadaşımız ve meslektaşımız Doç.Dr.Melike BATUR YAMANER'in anısına ithaf edilmiştir.

Yazarlar: Doç.Dr.İnci ÇINARLI ve Doç.Dr.Halime YÜCEL

Giriş

          Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de toplumsal hayatın her alanını kuşatan şiddet ve saldırganlık olgusuna özellikle de iş yeri ortamı dikkate alındığında en fazla sağlık hizmeti sektöründe rastlanmaktadır. Gerek hasta ve hasta yakınları tarafından sağlık çalışanlarına yönelik, gerekse sağlık çalışanları tarafından hasta ve hasta yakınlarına, hatta sağlık çalışanlarının birbirlerine uyguladıkları şiddet; özellikle son yıllarda sıklıkla Türkiye’nin gündeminde yer almaktadır. Kurumsal, toplumsal ve bireysel düzeylerde nedenleri olan sağlık iş yeri ortamındaki şiddet sorunu, bu nedenlerin kendi aralarında da karmaşık bir ilişki gösterdiği bir özelliğe sahiptir. Öte yandan şiddetin ve saldırgan davranışın nedenlerini açıklayan farklı kuram ve görüşlerin olması da bu sorunun tekil çözümlerle ele alınamayacağının bir göstergesidir.

          Sağlık hizmetinin aksamasına, kalitesinin düşmesine, sağlık çalışanlarının fiziksel ve ruhsal sağlıkları üzerinde olumsuz etkilere, işgücünde, ekonomik alanda kayıplara neden olan sağlık kuruluşlarına ve sağlık sistemine karşı güvensizliğin artmasına, sağlık işyeri ortamındaki şiddet olgusu; nedenleri ve çözümleri itibarı ile disiplinlerarası bir anlayışla ele alınmalıdır.

          Olumlu sağlık çıktılarının elde edilebilmesi için bireylerin sağlık davranışı üzerinde etkili olan sağlık iletişimi, aynı zamanda da bu çıktılara ulaşmak için gerekli ideal enformasyon ortamının oluşması ve kamu sağlığına yönelik siyasalar oluşturulması tartışmalarına da yapıcı katkılarda bulunan bir disiplindir. Bu makalede sağlık iletişimi açısından medyada nasıl bir kamusal enformasyon ortamının oluşması halinde sağlık iş yeri ortamında şiddetin azalmasına olumlu katkıda bulunabileceği tartışılmaktadır. Bu doğrultuda öncelikle şiddetin ve saldırgan davranışın evrensel olarak tanımlanmasındaki sorunsal ortaya konulmuş, günümüzde epidemi haline gelen şiddetin bir kamu sağlığı sorunu olarak nasıl değerlendirilebileceği, sağlık iş yeri ortamındaki şiddetin özellikleri ve sağlık iletişiminin bu noktadaki rolünün ne olabileceği tartışılmıştır. Bu amaçla Türkiye’de son dönemlerde artış gösteren sağlık işyeri ortamındaki şiddet vakalarının yazılı basınımızda nasıl bir söylem ile ele alındığı incelenmiştir.

SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET ve İNGİLTERE’DE BU SORUNA YÖNELİK SİYASA OLUŞTURULMASI ÖRNEĞİNE DAİR


       1999 yılında Birleşik Krallık'da hükümet öncülüğünde başlatılan “Sıfır Hoşgörü Siyasası” (ZTP-Zero Tolerance Policing) ve bu kapsamda lanse edilen “Sıfır Hoşgörü Bölgesi” (ZTZ-Zero Tolerance Zone) kampanyası Türkiye’de önemli bir sorun olmaya devam eden sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusunda bir model olabilir mi?


          Aslında "Sıfır Hoşgörü" genel olarak suç ile mücadelede 1990'lardan beri kullanılan bir kavram ve uygulamadır.  Biz de bu kavramı "Sıfır Tolerans" olarak kullanıyoruz ancak bu stratejinin kullanılmasında önemli bir noktaya da dikkat çekmek gerekiyor; eğer istenilen hedefe ulaşılamazsa (örn. suç oranı azalmazsa) politikacılar kamuoyunda yüksek oranda eleştiri alıyorlar ve bu stratejiyi uygulayan kurumlar da itibar kaybına uğrama tehdidi ile karşılaşabiliyorlar. Bu nedenle, bu strateji; iki ucu keskin bir bıçak gibi…

          Öncelikle Birleşik Krallık’da NHS'ler (National Health Service-Ulusal Sağlık Hizmeti) kapsamında başlatılan kampanyanın değerlendirme sonuçlarında şiddet olaylarında azalma değil, belirli dönemlerde artış görüldüğünü belirtelim (örn. Birleşik Krallık dâhilinde İngiltere'de hedeflere bazı noktalarda ulaşılamadığı yönünde değerlendirmeler bulunmakta)... Bunun en önemli nedenleri; şiddet tanımının kapsamının genişletilmesidir. Avrupa Komisyonu'nun "iş ile ilgili şiddet" (work related violence) tanımı AB ülkelerinde kullanılmaktadır ki örneğin istismar da şiddet kapsamına alınmıştır (standart bir tanım kullanılması önemlidir) ve de şiddetin rapor edilmesi teşvik edildiği için daha fazla şiddet vak'ası kayıtlara geçmiştir. Bu noktada; zihinsel sağlıkları nedeni ile şiddet gösteren hastaların durumlarının da farklı değerlendirilmelisi gerektiğini hatırlatalım…