22 Mart 2012 Perşembe

SAĞLIK OKURYAZARLIĞI

Aşağıdaki yazım Workshop Dergisi'nin Ocak-Şubat 2012 sayısında yayınlanmıştır, kaynak gösterilmeden kullanılmaması rica olunur...

Fütürist yazar John Naisbitt'in “enformasyon içinde boğuluyoruz ama bilgiye açız” ifadesi, dolaşımdaki her tür enformasyon için geçerli olduğu gibi, sağlıkla ilgili enformasyon için de geçerlidir. Yoğun bir bombardıman gibi bizi hedefleyen sağlık enformasyonları nicelik olarak bol, ancak nitelik olarak genellikle düşük bir kaliteyi işaret etmektedir. Doğru, bilgilendirici ve kullanılabilir olma özelliği zayıf olan sağlık enformasyonundaki artış, beraberinde yeni "sağlıksızlık" çıktıları getirmekte ve sağlığın giderek ticarileşmesine de katkıda bulunmaktadır. Sağlık enformasyonunu elde etme yollarımız; kişilerarası iletişim (eş, dost, arkadaş, sağlık hizmeti sağlayanlar ile) ve kitle iletişimidir (geleneksel ve son zamanlarda da sosyal medya ile). Medya, özellikle de TV, sağlıkla ilgili enformasyonu en fazla oranda elde ettiğimiz mecra olma özelliğine sahiptir. İnternet kullanıcılarının oranındaki artış ile birlikte sağlık enformasyonuna bu mecradan ulaşma oranı da hızla artmaktadır. Şüphesiz ki medya okuryazarı olmak "sağlıklı" birey ve "sağlıklı" toplum için önemli bir olumlu özelliktir. Sağlık iletişimi disiplininin önemli bir alanı haline gelen sağlık okuryazarlığı ise hem medya okuryazarı olmayı içerir, hem de sağlığın geliştirilmesi ve sağlık eğitiminin önemli bir bileşenidir.



Sağlık okuryazarlığı (health literacy) terimi ilk kez 1974 yılında Simonds tarafından “Health Education as Social Policy” (“Sosyal Politika Olarak Sağlık Eğitimi”) isimli makalede kullanılmıştır. Sağlık eğitiminin; sağlık hizmetleri sistemini, eğitim sistemini ve kitle iletişimini etkileyen bir politika olduğunun tartışıldığı bu eserde sağlık okur yazarlığı, okul eğitiminin her düzeyinde ele alınması gerektiği ifade edilmiştir. Günümüzde ise en kapsayıcı tanımlardan birini yapan Amerikan Sağlık ve İnsani Hizmetler Birimi (DHHS) sağlık okuryazarlığını “sağlıkla ilgili uygun kararları almak için gerekli olan sağlıkla ilgili temel enformasyonları ve hizmetleri elde etme, üretme ve anlama kapasitesi" olarak tanımlanmaktadır. Yine benzer bir tanımda da WHO “iyi sağlığı geliştirecek ve koruyacak enformasyona ulaşma, anlama ve kullanma güdüsü ve yeteneğini belirleyen bilişsel ve sosyal yetiler” ifadesini kullanmaktadır. Nutbeam ise bu yetileri “işlevsel sağlık okuryazarlığı” içinde ele alırken, “etkileşimli sağlık okuryazarlığı” ile de kendine güven gibi kişisel ve sosyal yetilerin geliştirilmesini, medyada sağlık enformasyonu aramayı, “eleştirel sağlık okuryazarlığı” ile de medyadan yansıyan haberlerin doğru yorumlanması ve değerlendirilmesi, sağlık enformasyonunun doğru yorumlanması ve kullanılması gibi daha üst düzey bilişsel ve iletişimsel yetileri tanımlamıştır. Eleştirel sağlık okuryazarlığı, anlaşılabileceği üzere medya okuryazarlığı kapsamında da ele alınabilir.



Sağlık iletişimi; stratejik planlama ve uygulamanın her etabında okuryazarlık düzeylerini dikkate alarak, yukarıdaki tanımlarda belirtilen kapasiteleri/yetileri arttırmaya çalışır. Sağlık iletişimi; sağlık hizmeti sağlayanları, kamu sağlığı uzmanlarını, endüstri temsilcilerini ve sağlık hizmeti alanındaki diğer kişileri hastalara ve genel olarak da kamuya onların kendi koşullarını gözeterek duyarlı hale getirmeye çalışır.



Sağlık okuryazarlığı dâhilinde; sağlık hakkının, hasta haklarının bilincinde olmak, ilaç prospektüslerinin, kamu sağlığı duyurularının, sağlık haberlerinin, sağlık eğitimi materyallerinin vb. anlaşılması, aynı zamanda da bireylerin kendi hastalık ya da rahatsızlıkları ile ilgili olarak sağlık hizmeti sağlayan kişi ve kurumlara ulaşma becerileri değerlendirilir. Sağlık okuryazarlığı hem sağlık hizmeti sağlayanların, hem de bireylerin sorumluluğudur. Hastalar, farklı hizmet sağlayıcılardan nasıl güvenilir sağlık enformasyonu edinileceğini bilmelidirler. Tabii ki her hasta bireyin kendine özgü karakteri olduğunu ve önemli sağlık çıktılarına (örn. genel fiziksel durum, genetik yatkınlık, bazı ilaçlara ve tedavilere tolerans) neden olduğunu belirtmek gereklidir. Hastalar için sağlık okuryazarlığı karmaşık bir konu olduğu için özellikle de son yıllarda hastalar, belirli hastalıklara karşı farkındalığı sağlamak amacıyla STK'lar (geçtiğimiz sayıda WORKSHOP okuyucularının çalışmalarını takdirle okuduğu ASHAD: Ankilozan Spondilit Hasta Derneği gibi) oluşturmaktadır.


Peki sağlık okuryazarlığı düzeyi nasıl ölçümlenir? Her ne kadar sağlık okuryazarlığını ölçümlemenin en uygun yolu üzerinde bir görüş birliği sağlanamadıysa da; şu dört kriterin değerlendirilmesi temel olarak alınabilir: kültürel ve kavramsal bilgi, dinleme ve konuşma, yazma ve okuma, sayısal beceri (istatistik bilgisi ve sağlık hizmetlerinde kullanılan diğer sayısal veriler). Yeterli düzeyde konuşma, dinleme ve anlama yetisine sahip olmama, düşük sosyo-ekonomik statü, dil engeli, sağlık sistemine ulaşma konusunda yetersizlik gibi nedenler kanser gibi hastalıkların önleyici taramalarını ve semptomlarını anlamalarını sınırlandırır ki bu durum da tedaviyi etkiler. Yani bu bariyer, tedavi seçeneklerinin riskleri ve yararları ile ilgili iletişimi ve aynı zamanda da rutin prosedürler ve klinik deneyler için bilgilendirilmiş onam konusunun da hastalarca anlaşılmasını zayıflatır. Öte yandan Alzheimer, kanser gibi hastalık teşhisleri ile karşılaşan hastalar ve aileleri, genellikle hazır olmadıkları kararları verme durumuyla karşılaşmaktadırlar. Şaşırtıcı biçimde sağlık hizmeti sağlayanlar ve tıbbi kuruluşlar da çoğunlukla onların doğru kararı vermelerine yardımcı olma konusunda pek hazırlıklı değillerdir. Tedavi seçimleri genellikle belirsizlik, mezenformasyon (kasıtlı olmayan eksik ya da hatalı enformasyon), yüksek oranda duygusallık ve endişe ortamında yapılır. Bu gibi örneklerden de anlaşılacağı üzere enformasyonun doğru, anlaşılır, kullanılabilir ve bilgilendirici olma özellikleri ile bireyin karar alma süreci etkin hale gelecektir.


Sağlık okuryazarlığı, günümüzde sağlık bilinciyle ilgili bireysel kapasitenin arttırılmasının çok daha ötesinde genel kamu, sağlık hizmeti sağlayanlar ve medya tarafından paylaşılan bir sorumluluk olmalıdır. Örneğin sağlık okuryazarı hekimler hiç şüphesiz ki hastalarla daha iyi iletişim kurabilirler. Sağlık hizmeti sağlayanın sağlık enformasyonunu uygun bir biçime aktarabilmesi de günümüzde artık önemli bir yetenek olarak görülmektedir.


Kaynakça

Kevin B.Wright, Lisa Sparks and H.Dan O'Hair, Health Communication in the 21st. Century, MA: Blackwell Publishing, 2008.

İnci Çınarlı ve Elgiz Yılmaz, "Sağlık Bilincinin Oluşturulmasında Medya Okuryazarlığının Önemi", Medya Okuryazarlığı, Nurçay Türkoğlu ve Melda Cinman Şimşek (ed.), İstanbul: Kalemus Yayınları, 2007.






















Hiç yorum yok: